Bu Blogda Ara

20 Ocak 2014 Pazartesi

beynin bir labirent

İnsan beyni bir labirent.Girişinde bir fare,çıkışında bir peynir var.Diğer labirentlerden farkı ise fareyi kontrol edecek güce sahip olmasıdır.
Aklımızın içinde öyle yollar var ki nereye çıktığını bilmediğimiz bazen sonuca ulaşamayan,kapalı...
Bir ilişkiye başlarsınız,aklınızda sadece mutlu olmak vardır,önceden yaşadığınız üzüntülerden arınmak,biriyle tanışırsınız,değer verirsiniz,seversiniz,mutlusunuzdur.Hani tarif et seni mutlu edecek olan ne derler ya siz sadece onun adını söylersiniz.Labirentin bir yoluna girmişsinizdir sonunu göremediğiniz.Sonunda peynirin olduğunu umut edersiniz.Şanslıysanız eğer peynire ulasirsiniz. (2010)

Tarih 20 ocak 2014
Yer: bozshakol kazakhstan

Dort yil sonra bugun aaaa benim bir blogum vardi diyip yazmaya devam etmek aslinda cok sevdigin birini yillar sonra gormek gibi birsey.

Fare peynir demistik
Simdi ben burada bir fareyim peyniri arayan, dort yil bana ne katmis?
Olgunluk mu, hayir ben hala dort yil once ki o fareyim peyniri arayan.


Ve beşinci yıl... Ben yine hiç olmayacak işlere kalkıştım... (10.07.2015)

23 Ocak 2011 Pazar

Dinlenilesi





MY MISTAKES WERE MADE FOR YOU
About as subtle as an earthquake, I know
My mistakes were made for you

And in the back room of a bad dream, she came
And whisked me away, enthused

And it's solid as a rock rolling down a hill
The fact is that it probably will hit something
On the hazardous terrain

And were just following the flock, round
And the inbetween, before we smash to smithereens
Like they were, and we scrambled from the grain
And its the fame that put words in her mouth
She couldnt help, but spit em out
Innocence and arrogance intwined
In the filthiest of minds

She's was bitten on her birthday, and now
A face in the crowd, she's not
And i suspect that now, forever the shape
She came to escape, it's forgot
And it's alot to ask and not to sting
Give her less than everything
Around your crooked conscious she will wind

Cos were just following the flock round
And the in between
Before we smash to smithereens
Like they were, and we scramble from the grain
And it's the fame that put words in her mouth
She could not help, but spit em out
Around your crooked conscious she will wind
And it's a lot to ask and not to sting
Giver her less than everything
Innocence and arrogance intwined 

12.12.2012

   Maya Takvimi'ne göre dünyanın sonuna yaklaştığımız şu günlerde son yıllarda yaşanan depremler, Eyjafjallojokull lar efendime söyleyeyim tusunamiler dünyanın dengelerini alt üst etmiş durumda. En son Şili depremi sayesinde eksende 7 cm lik bir kaymanın olduğunu duyduk.  Size depremin nasıl oluştuğunu P, S, Rayleigh, Love dalgalarını anlatmak isterdim ancak üç haftadır dört kredilik sismoloji dersinin stresini çekiyorum o yüzden bu konuya girme niyetinde değilim çünkü artık sıkıldım ve bıktım. Neyse ders, not ve sınavları bir yana bırakarak NASA'dan gelen habere geçmek istiyorum.
   NASA uzmanlarından Richard Gross tarafından yapılan hesaplamalara göre, Dünya'nın bir günü 1.26 mikrosaniye yani saniyenin milyonda biri kadar kısaldı. NASA'nın araştırması, Şili'deki deprem sonucu Dünya'nın ekseninin ne ölçüde kaymış olduğunuda ortaya koyuyor. Hesaplamalara göre 7 cm lik bir kayma söz konusu.
   Richard Gross ' a göre aynı hesaplama modeli 2004' teki Sumatra depremine uygulanacak olursa o depremde de dünyanın bir gününün 6.8 mikrosaniye azaldığı görülüyor. 
Yeriçinde ki manto tabakasındaki konveksiyonel akımlar sayesinde oluşan depremler dünyanın dengesini değiştiriyor ve bu, yaşamın bir gerçeği.
Tabi gelen açıklamalara baktıkça kıyametin kopmasına az kaldığı yorumlarını yapmamak elde değil. Marduk gezegeni dünyaya çarpacak, dünya foton çağına girecek diye yazıldı, okuduk. Dünyanın dengeleri değişiyor, güneş patlamaları, dünyaya gelen partiküller bizi, yaşamımızı etkiliyor. Bu noktada işin bilimsel boyutu bir yana bırakıp gerçek hayata dönmek istiyorum.
   Biz herşeye rağmen yaşamaya, sevmeye, üzülmeye, ağlamaya devam ediyoruz. Hayatımızı kendimiz yaşanılmaz hale getiriyoruz. Sevdiğimiz insanları, kendimizi üzüyoruz aslında yarın herşey bitecekmiş gibi yaşasak hangisini yapardık? Üzer miydik, üzülür müydük? Hiçbiri...
Yaşamın sadece bugünden ibaret olmadığını bilmemiz gerekiyor hayatta herşey düzelir, istediğimiz gibi olur ya da olmaz önemli olan bu değil. Önemli olan; her koşulda hayatı yaşanılabilir kılmaktır.

18 Aralık 2010 Cumartesi

World Press Photo

   Gün geçmiyor ki 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul'dan yeni bir etkinlik haberi gelmesin.Ünlü yazarlara,ressamlara,müzisyenlere kısacası sanatçılara ev sahipliği yapmış kentimiz şimdilerde ise yeni bir etkinliğe hazırlanıyor.
   İstanbul, 17 Aralık-9 Ocak tarihleri arasında 1955 yılında kurulan Dünya Basın Fotoğrafları (World Press Photo) sergisine Forumİstanbul'da yirmi üç gün boyunca ev sahipliği yapacak.
   Sergide; İran'da ki seçim sonrası yapılan protestolardan,Dökme kurşun Operasyonu sonucu Gazze şehrinin anlatıldığı karelere, Obama'nın başkanlık yemini sonrası yaptığı konuşmaya kadar bir sürü kare var.
   
   'Siyaset,insan,doğa,spor' gibi farklı konular içeren tam yüz altmış iki fotoğraf sergide yer almakta.
Ressamların çizdiği tablolar bize ressamın duygusuyla hayal gücünün karışımını anlatır ama çekilen fotoğraflar bir ömür boyu zamanın sıfırlanmış halidir.Gerçek hayatın ta kendisidir.
Tabloda gördüğünüz manzara sizi derinden etkileyemeyebilir ama fotoğrafta gördükleriniz karşısında ağlayabilirsiniz bile.İşte resim ve fotoğraf arasında ki ince çizgi budur.


    Özellikle 'Savaş Ve Çocuk' konulu fotoğraflar insanın kanını donduruyor.Sergiye henüz gitme fırsatı bulamadım ama resimler hakkında az çok bilgi sahibiyim.Geçen günlerde izlediğim 2010 yapımı Unthinkable filminin ardından bu sergi; yaşadığımız dünyanın acımasızlığını yüzümüze vuruyor.Birilerinin tüm hayatının, sırf güçlü diye bir ülkeden, kilometrelerce öteden, bir adamın iki dudağı arasından çıkacak tek bir kelimeye bağlı olduğunu bize tekrar tekrar gösteriyor.
    İnsan,resimlerin karşısında o an,o karedeki kişiyle kendini bağdaştırıyor,bir anlığına bomba atılan topraklarda doğmuş,büyümüş orada can vermiş yaşlı bir kadın ya da ailesini aynı şekilde kaybetmiş küçük bir çocuk veya kaderine razı olan artık direniş göstermeden işgalci kuvvetlerin askerlerine kendini herşeyiyle teslim etmek zorunda kalan masum bir kadın oluyorsunuz. 


   Sergideki en güzel fotoğraf olarak yarışmada birinci seçilen fotoğrafın hikayesi ise çok ilginç.Resme ilk bakıldığında gece saatlerinde damın tepesine çıkmış bir kadının uzaktakilere sesini duyurmak amacıyla ellerini ağzında birleştirerek bağırdığını görüyorsunuz.Daha sonrasında Dünya Basın Fotoğrafları temsilcisi Erik de Kruijf 'in açıklamasını okuyunca fotoğrafı tekrar farklı bir bakış açısıyla inceledim.Açıklamaya göre fotoğrafta anlatılmak istenen;
Damdaki kadının,seçim sonuçlarına tepki olarak 'Allahu Ekber' diye bağırması ve bunun bir süre sonra bir kitle haline dönüşerek şehrin sokaklarında yankılanmasını yansıtmaya çalışmakmış.
Temsilcininde dediği gibi 'Yanına gitmeden,hikayesini anlamaya çalışmadan okuyabileceğiniz bir fotoğraf.'


   Gerçekten fotoğraflara bakınca insanın tüyleri diken diken oluyor,her fotoğrafın ayrı bir öyküsü bir yaşanmışlığı var.Herbirini inceledikçe insanların ne acılar yaşadığını daha iyi anlıyorsunuz.Söylenecek okadar çok söz var ki...
   





   Özetle eğer gitmediyseniz Forumİstanbul'a bir uğrayın.Fotoğraflarla bir anlığına empati kurarak ne kadar şanslı olduğunuzu ya da aslında ne kadar şanssız olduğunuzu anlamaya çalışın.
Haftasonu geldi,hava karlı diye görünüyor kapalı mekanlara sırf alışveriş için akın etmek yerine bir kaç saatliğine kalbinizle ve vicdanınınzla başbaşa kalacağınız bu sergiye gitmenizi tavsiye ederim.
İyi Haftasonları
     

   

15 Ekim 2010 Cuma

Ideas Worth Spreading

   Soğuk ve sisli bir Ekim gününden,üşümüş bir halde yorganın altına girmiş,kucağımda laptop um,bir elimde kahvem,okula gitmeme hevesiyle internette oyalanan biri olarak şu an size canlı canlı bildiriyorum ve soruyorum.Bende ki bu can sıkıntısı havadan mı,sıradan yaşam tarzımdan mı,beş gün okulumun olmasından mı yoksa hepsinden mi? Can sıkıntımı giderecek arayışlar içersindeyim ve herzaman ki uğraşımı sizlerle paylaşmak istiyorum.


   Canım sıkıldıkça takip ettiğim,videolarıyla saatlerimi alan ve gerçekten izlemekten zevk aldığım bir internet sitesi.
http://www.ted.com/ . Her konudan video var.Amaç; alanında uzmanlaşmış kişilerin deneyimlerini,buluşlarını izleyicilerle paylaşması.Bu kişiler bazen bir iş adamı,bazen bir bilimadamı bazense bir yazar,sanatçı olabiliyor.

  Geçen aylarda iki Türk'ün de burada konferans verdiğini söylemekten gurur duyuyorum çünkü uluslararası izlenen bir konferanstan bahsediyorum.
  Tüm bunların dışında Steve Jobs'un söyleşisi gerçekten eğlenceliydi onun hayat hikayesi zaten başlı başına bir entrika.Hayatını anlatan kitabı okuyorum (yarısına gelip dersler yüzünden ara vermiştim ama şimdilerde devam etme fırsatı buldum).Gerçek bir dahiden bahsediyorum.Doğar doğmaz evlatlık verilmesi,zor yaşam şartları... kitap tüm hızıyla kendini okutuyor. Kendisi Tibet'e kadar gitmiş ve farklı dini arayışlar içine girmiş.Ordaki yaşamı,adaptasyon süreci bambaşka bir macera.İnsan okudukça kendi kendine şunu söylüyor.What a life! :)

  Sonra Stephen Hawking var tabi.Yaşar Nuri Öztürk'ün deccal olarak nitelendirdiği,beyninden başka çalışan bir yeri olmayan,motor nöronlarının % 80 i çalışmayan,tekerlekli sandalyeye mahkum ve onun için özel olarak geliştirilmiş bir alet sayesinde evren hakkındaki teorilerini bizimle paylaşan yirmibirinci yüzyılın en ünlü,benimde sürekli takip ettiğim bilimadamı,bir başka dahi.Evrim teorileri ilginç gerçekten ilginç ama bu konuya girersem uzayıp gider o yüzden hiç girmiyorum.
   Bu ve benzeri onlarca videoyu bu sitede izleyebilirsiniz.
  
  Özetle takip etmelisiniz bu siteyi.Bir sürü dile çevrilmiş hali de yayınlanan Ted Talks'ın Türkçe'ye çevrilmiş halide var.http://www.ted.com/translate/languages/tur   

   Siteyi ziyaret edin.Size kattığı birşeyler olacak.
  Seygılar saygılar...






27 Eylül 2010 Pazartesi

PAR ad IS

Yirmi yaşında bir üniversite öğrencisi olarak çok fazla yurtdışı deneyimine sahip olamadım öncelikle bunu söylemek istiyorum.Aslında yurtdışına çıkacağım zaman çocukluğumdan beri merak ettiğim medeniyetleri gezip görmeye öncelik gösterdim bugüne kadar.
Kahire,Luxor,Aswan hayatım boyunca merak ettiğim hakkında sürekli araştırma yaptığım tarihiyle,yapısıyla,Arap mimarisiyle kesinlikle gezip görülecek yerler.Gittim,gezdim,gördüm ve hayran kaldım onuda başka bir yazıda anlatırım.

Aslında Paris'e gitmekte gerçekleştirmek istediğim bir hayaldir yıllardır.Geçenlerde Paris konulu bir serginin olduğunu öğrendim ve günlük programıma bu sergiyide dahil ettim.
Sergi sahibi:Levent Özçelik.Kendisi fotoğrafçı ve yazar.Kendisi hakkında detaylı biligiyi http://www.leventozcelik.com/ 'dan elde edebilirsiniz.
Sergi 9 Ekim'e kadar İstanbul Fransız Kültür Merkezi'nde olacak.

Resimlerde,Paris'i kelimenin tam anlamıyla yaşıyorsunuz.Kentin sokakları,meydanları,insanları siyah beyaz çekimler ve sanatçının izlenimleriyle bir görsel şölen sunmakta.Paris'e gidip gelmiş kadar oluyorsunuz çünkü resimlere baktıkça hayal dünyanızda kaybolup gidiyorsunuz.Bir resmin karşısında yirmi dakika dikildiğimi biliyorum :)
Sergilerden genellikle sıkılırım yani gitmeyi çok tercih etmem ama bu sergi bugüne kadar gördüklerim arasında en güzeliydi.
Paris hakkında ne söylenebilir ki aşkın,tutkunun şehri.
Sanatçının sergide yer verdiği kısa açıklamada olduğu gibi:


Cennet ve cehennem! Sonsuz beyaz ve ateşli kırmızı. İnsanın kendi kendine yarattığı en büyük korku. Cennet ve cehennem, dokunamadığımız iki duygudur. Cennet ve cehennem, kişisel hesabıdır insanın. ‘ Hangi şehir şaraba benzer? ’ demiş Nazım Hikmet. Jules Renard ise ‘Paris’e iki harf koyun, ortaya çıkan paradis, yani cennet.’ demişti. Herkesin bir Paris’i var. Cehennemi reddedip cenneti seçiyorum. İşte bu benim Paris’im…'

  Eğer haftasonuna bir planınız yoksa aşık olduğunuz kişiyide alıp aşıkların şehrine yolculuk yapın.Tabloların karşısına geçtiğinizde kendinizi o sokaklarda yürürken,o banklarda otururken bulacaksınız ve tabiki herzaman aklınızda olan hayaller de size eşlik edecek...




25 Eylül 2010 Cumartesi

İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali

Her sene okula başladığımda bu sene bir sürü etkinliğe,toplum yararına çalışan vakıflara,okuduğum bölümle ilgili sempozyumlara katılacağım diye kendime sözler verip dururum.Çoğunlukla tutamam bu sözleri ama bu sene yani üçüncü senemde artık zamanımı daha farklı değerlendirmeye karar verdim.
Kararlılığımın ilk adımı olarak bölümüm içersindeki Veri-İşlem Lab.'a başvuru yaptım bile.Yani okula git,derse gir çık,in merkeze gez,sinema,alışveriş nereye kadar? İnsan sürekli kendine birşeyler katmalı ki hayat akıp giderken yerinde saymamalı.

Neyse kendimden bahsetmeye başlayıp yine konudan ve ana başlıktan sapmak istemiyorum.
Asıl konuya gelecek olursak;İstanbul FNO'dan sonra büyük bir etkinliğe daha hazırlanıyor.Bu etkinliği daha öncede duymuştum ama katılamadım halbuki tek bir yerde değil hem Anadolu hem Avrupa yakasının çeşitli yerlerinde onlarca yazar ağırlanmaktaydı.
Geçen sene Adam Fawer'ın Tüyap' a geldiğini duymuştum.''Bir kitap okudum hayatım değişti'' sözünü bana yaşatan bir yazardır kendisi,özeldir.Olasılıksız'ı okumadıysanız kesinlikle tavsiye ederim (dipnot:kitabı her yönüyle anlayabilmek için birazcık fizik bilgisi gerekiyor) 'The Secret' tadında ama herşey hikayeye uyarlanmış biçimde anlatılan harika bir kitap.Kitabı okuduktan sonra fiziğe merak sarıp böyle bu dünyadan hafif kopmuş,herkesin deli saçması olarak nitelendirdiği 'sav' ları hayat felsefesi yapmış biraz garip bir insan olduğum doğrudur ama herkesin hobileri,ilgi alanları vardır yani kim ne diyebilir ki?

Konuya geri dönüp İTEF 2010' un detayları hakkında sizi bilgilendirmek istiyorum. 30 Ekim-2 Kasım arasında otuz farklı ülkeden yetmiş yazar katılacakmış.Dört gün boyunca Edebiyat söyleşileri,okumaları dünyaca ünlü yazarlarla beraber İstanbulluların katılımıyla gerçekleşecek bu etkinliğe başka bir Edebiyat Festivali olan  Wınternachten 'de katılımıyla destek verecekmiş.


Özetle FNO'dan sonra bu etkinlikte çok ses getireceğe benziyor.Avrupa Kültür Başkenti'nden en son gelen etkinlik haberide bu.Detaylar için ziyaret edebileceğiniz adres: http://www.istanbultanpinarliteraturefestival.com/tr/
Not:Bugün mis gibi bir hava var ve eve kapanmayın güzel İstanbul'un tadını çıkarmaya bakın.Ben öyle yapacağım.İyi haftasonları:)